osgb
etiketleme kilitleme

Radon Gazının Tehlikeleri

Yaşadığımız çevrede aldığımız radyasyonun %85’i doğal radyasyon kaynaklarından gelmektedir. Doğal radyasyon kaynakları; kozmik radyasyon, gama ışınları (nükleer radyasyon), vücut içi ışınlama ve radon gazı olarak sıralanabilir. Doğal radyasyon kaynaklarından alınan dozun %50’lik bir kısmı radon gazı ve ürünlerinin sebep olduğu radyasyondur. Bu nedenle radon gazının son derece tehlikeli bir gaz olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Radon Gazının Özellikleri

Radon gazı doğada neredeyse her yerde bulunan, renksiz ve kokusuz bir gazdır. Radyoaktif bir maddedir. Radon gazı, Uranyum elementinin bozunarak Radyuma dönüşmesi sonucu oluşur. Radyum toprakta, kayalarda ve dolaylı olarak bazı inşaat malzemelerinde çok fazla miktarda bulunmaktadır. Bu da zaman içinde bu malzemelerden radon gazı açığa çıkmasına neden olur.

Radon gazının oluşumu

Radon gazının birim ağırlığı 9,73 kg/m³ olup havaya göre 8 kat fazladır. Bu nedenle radon gazı zeminde ve toprakta birikir.

Radon gazı 1900’de F. E. Dorn tarafından bulunmuştur. Gazın yapıların içinde biriktiği ise 1950’li yıllarda bulunmuş, etkileri ve önlemler üzerindeki araştırmalar 1970’li yıllarda başlamıştır. 1985 yılında ise bu birikimin yapılarda yüksek oranda radyoaktif kirliliğe neden olduğu anlaşılmıştır.

Radon gazı havadan daha ağır olduğu için zeminde ve toprakta birikir.

Topraktan havaya yayılan radon gazı miktarı 10-20 Bq/ m³ arasında değişir. Atmosfere yayılan radon gazının sağlık üzerinde olumsuz bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak radon gazının yapılarda birikmesi ve dolayısıyla solunum sistemi organlarında birikmesi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkarmaktadır.

Bq : Radyoaktivite ölçü birimi olan Bekerel’in kısaltmasıdır.

Radon Gazının Zararları Nelerdir ?

Radon gazının sağlık üzerindeki etkileri konusunda yapılan araştırmaların sonucunda gazın doğrudan akciğerlerde depolanarak akciğer kanseri oluşumunu tetiklediği veya hızlandırdığı belirlenmiştir.

Havada asılı statik yüklü parçacıklarla gaz molekülleri birleşmekte ve solunum yoluyla alınan hava içindeki bu parçacıklar akciğerin iç yüzeyine yapışarak akciğer dokusundaki DNA zincirini bozmaktadır. Vücut bozulan hücreleri onarmakla birlikte radon gazının yoğunluğu ve sürekliliğine bağlı olarak onarılamayan hücreler kanserli hücreye dönüşmektedir. Aktif ve pasif sigara içen kişilerde radon gazının olumsuz etkileri daha da artmaktadır.

Radon gazı doğrudan veya dolaylı yoldan akciğer kanserine neden olur.

ABD Çevre Koruma Ajansı’nın belirlemelerine göre radon gazı sigaradan sonra akciğer kanserinin ikinci büyük nedenidir. ABD’de yılda 21.000 kişi radon gazının neden olduğu akciğer kanseri nedeniyle ölmektedir. Bunların arasında yaklaşık 3.000’i hayatı boyunca hiç sigara kullanmamış kişilerden oluşmaktadır. Ülkemizde ise meme kanserinden sonra en çok akciğer kanserine rastlanmaktadır.

Ülkemizde özellikle yapı sektöründe radon gazı ve olumsuz etkileri maalesef çok az bilinmektedir. Oysa ABD ve AB bu konuda standartlarını oluşturmuş ve yapılarda insan sağlığını koruyucu ve yerine getirilmesi gereken bir özellik olarak belirlemiştir. Konut yapımında zemin etüdü gibi radon ölçümlemesi aranmakta ve kullanıma hazır konutlarda radon gazının sınır değerler altında kaldığının belgelenmesi istenmektedir.

Radon Gazı Hangi Ortamlarda Bulunur ?

Radon gazı ev, işyeri, okul gibi insanların yaşadığı tüm kapalı ortamlarda bulunur. Radon gazı miktarı, bulunduğumuz bölgenin toprak yapısına, evin veya işyerinin kaçıncı katta olduğuna, ne sıklıkta havalandırıldığına, kullanılan yapı malzemelerine göre farklılık gösterir.

Radon gazının binalara sızması

Radon gazı binalara zemindeki çatlaklardan, tesisat girişlerinden, yapı bağlantılarından, duvar çatlaklarından ve asma kat girişleri gibi toprakla bağlantısı olan herhangi bir yerden sızabilir. Özellikle kış aylarında iç-dış hava sıcaklıkları arasındaki farkın en üst seviyeye çıkması sonucu yapılar adeta bir baca gibi çalışarak zemin ve çevresinden yükselen radon gazını yapı içine doğru çekmektedir. Bu gaz şayet uygun yolla boşaltılamaz ise yapı içinde birikerek yoğunlaşmakta ve sağlık üzerindeki olumsuz etkisi artmaktadır.

Mutfakta veya ısınma amaçlı kullanılan doğal gaz ve içme sularında bulunan radon gazı da bina içi konsantrasyonu artırmaktadır. Binalardaki radon kaynağının büyük bir kısmı, binanın temelindeki toprak ve kayalardır.

Bazı yapı malzemelerinin yapımında kullanılan topraklarda uranyum ve toryum izleri bulunmaktadır. Özellikle bazı granit ve kaya tabakalarında bu yoğunluk fazladır. Yukarıda da belirtildiği gibi uranyum, radon gazının oluşmasına neden olan elementtir.

Radon Gazı Ölçümü

Radon gazının etkilerini belirlemek ve daha etkin önlemler alabilmek için binalarda radon gazı ölçümü yapılmalıdır. Yapılarda radon gazı belirlemek için kullanılan yöntemler basittir ve bir çok ülkede bu ölçümler devlet tarafından ücretsiz olarak yapılır.

Radon gazı ölçüm cihazı binanın en çok kullanılan bölümünde yerden 50 cm yükseklikte bir yere yerleştirilir ve 2 – 7 gün arası burada tutulur. Sonra bu cihaz laboratuara analiz için gönderilir. Ölçüm süresi 6 ay ile 1 yıl arası olan uzun dönemli radon gazı ölçüm cihazları da vardır. Açık alan deney cihazları da yapı alanında yapım öncesi radon salımını belirlemek için kullanılır.

Tavsiye Yazı : İşyeri Ortam Ölçümü Nedir ?

ABD’de yapı içinde kabul edilebilir radon gazı yoğunluğu 74 Bq/ m³ iken AB ülkelerinde bu değer eski yapılarda 400, yeni yapılarda 200 Bq/m³ olarak belirlenmiştir. 2010 yılında İngiltere, standardını yenileyerek kabul edilebilir en yüksek radon miktarını 100 Bq/ m³ seviyesine indirmiştir. Ülkemizde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği’ne göre konutlar için bu değer halen 400 Bq/ m³ seviyesindedir.

Evinizdeki radon gazı miktarını ücretini vererek Türkiye Atom Enerjisi Kurumu veya yetkili kuruluşlara ölçtürebilirsiniz.

Radon Konsantrasyon Limitleri (Bq/m³ )

  • A.B.D. 74
  • Hindistan 150
  • Norveç 200
  • Almanya 250
  • İngiltere 100
  • Rusya 200
  • Avustralya 200
  • İrlanda 200
  • Türkiye 400
  • Çin 200
  • İsveç 200
  • AB 400
  • Danimarka 400
  • Kanada 800
  • ICRP (Uluslararası Radyasyondan Korunma Komitesi) 400
  • Fransa 400
  • Lüksemburg 250
  • WHO (Dünya Sağlık Örgütü) 100

Kaynak: http://me.emu.edu.tr/haybar/Radon/BinalardaRadon.pdf

Radon Gazının Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları

Radon gazının etkisini azaltmanın en kolay yolu kapalı ortamları havalandırmaktır. İyi havalandırılmış bir ortamda radon gazı miktarı 10 Bq/ m³ seviyesine gelecektir ki bu da zararsız olan dış ortam değerlerine eşittir.

Yapılar inşa edilmeden önce gerekli önlemlerin alınması daha sonra alınacak önlemlerin maliyetine göre yok denecek kadar azdır.

Binanın yapımından önce ;

  • Yapı malzemelerinin radyoaktivite analizleri ve doz değerlendirmeleri yapılmalı, tavsiye edilen seviyenin üzerinde olan malzemeler yapımda kullanılmamalıdır,
  • Zeminin altından kalan katlarının toprakla yalıtımı iyi yapılmalıdır . Bodrum ve zemin katlarının tabanına betondan sızıntıyı önlemek amacıyla çatlağı olmayan bir şap dökülmelidir.
  • Hava akımı, bina içinden toprağa doğru olmalıdır.

Binanın yapımından sonra ;

  • Radon seviyesi yüksek olabilecek 20 yıl ve daha yaşlı yapıların temeldeki çatlak, delik ve gaz yalıtım denetimleri yapılmalı ve gerekiyorsa onarılmalıdır.
  • Radon gazının boşaltılması için kapalı ortamların havalandırılması sağlanmalıdır.
  • Bina cephesindeki çatlaklar çimento ile kapatılmalıdır.
  • Sudaki radon miktarının azaltılması için su, karbon filtresinden geçirerek havalandırılmalıdır.

Radon gazının etkisini azaltmanın en kolay yolu kapalı ortamları havalandırmaktır.

Ayrıca bireysel önlem olarak radon gazının kanser riskini artırması nedeniyle kapalı ortamlarda sigara içilmemeli, toplum bireylerinin radon gazına karşı duyarlılığı arttırılmalıdır.

Türkiye’de Radon Gazı

Ülkemizde radon gazı ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri tam olarak kavranamamıştır. Bu nedenle yapılarda önleyici uygulamaların alınması geçmişte ihmal edildiği gibi günümüzde de göz ardı edilmektedir.

2015 yılında Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından “Türkiye Ev İçerisinde Radon Gazı Seviyesi Haritalandırılması” projesi kapsamında ülke genelinde 62 bin eve radon gazı ölçüm cihazı yerleştirelerek ölçümler yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışma ile 2019 yılına kadar tüm illerdeki radon gazı ölçümleri tamamlanacak ve ülkemizin radon gazı haritası oluşturulacaktır.

Yapılan bazı ölçümlerin sonucunda Çanakkale, Kars ve Sinop bölgesinde radon gazı varlığının diğer şehirlere göre daha yüksek seviyede olduğu görülmüştür. Çanakkale savaşının kalıntıları, Sinop’ta gömülü nükleer atıklar ve Kars şehir merkezine 100 km kadar yakın olan Ermenistan Metsamor nükleer santralinin bu yüksek radon gazı seviyesinde etkisi olduğu düşünülmektedir.

Bu içerik İsgnedir.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. İsgnedir.com`un belirtmiş olduğu “İçerik Kullanım İzinleri”ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.